• 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Paranoid mi?... Adana’lı mı?...
Psikiyatri Kongresi Açış Konuşması

Adana 2003
 
1980 yılının kışında başlamıştım Çapa da Psikiyatri stajına,terörün ülkeyi kasıp kavurduğu günlerdi. Kimin ruh sağlığının yerinde.. kimin bozuk olduğunu anlamak mümkün değildi.

Aslında benim Psikiyatri Stajına devam etmeye de pek niyetim yoktu. Çoğu dahili stajda olduğu gibi arkadaşlar yoklamalarda beni idare edecek, ben günlerimi, gecelerimi 1. cerrahide geçirmeye devam edecektim. Cerrah olacak adamın ne işi vardı psikiyatri ile.. üstelik psikiyatriyi tıbbın bir dalı değil, daha çok “alternatif tıbbın” bir alanı olarak gördüğüm günlerdi. Lisedeki felsefe hocamız Monsieur Verhelts' den psikanaliz yöntemlerini çok iyi öğrendiğimizi düşünüyordum ve psikiyatriyi de psikanalizden ibaret zannettiğimden (belki de organikçi psikiyatrlar henüz ortada yoktu çok iyi bilmiyorum) staja devam etmemek bir şey kaybettirmeyecekti bana.

Ama staja kısmen de olsa devam etmemi zorunlu hale getiren bir durum çıktı ortaya. Şimdi 22 yıllık karım olan o zamanki asıldığım kız, aynı anda psikiyatri stajına başlamıştı. Onun görüntü alanından bir ay süreyle uzak kalmak göze alamayacağım bir riskti. Almadım da.

Psikiyatri Stajının en büyük özelliği hocalarıydı. Hiç birisi alıştığımız hoca kalıbına uymuyordu. Özellikle Cerrahi stajlarda hocaların pek de dostça olmayan bakışlarına alıştığımızdan, Özcan Hocanın bize arkadaş gibi davranması hem şaşırtıyor ama hem de gururumuzu okşuyordu. Şimdilerde bütün Tıp Fakültelerinin peşinden koştuğu Probleme Dayalı Öğretimin henüz adı bile anılmazken biz Özcan Hoca ile derslerde bu yöntemi uygulayan şanslı öğrencilerdik. Ama yine de onun bize bu yakın davranışlarına gereken karşılığı veremiyorduk. Çünkü öğrenciler arasında, Özcan Hoca’nın her guruptan bir iki öğrenciyi, değişik tanılarla yukarıda bir odaya kilitlediği söylentisi kulaktan kulağa yayılıyordu. Bir ara o kadar inanmıştık ki, gurubumuzda muhtemel adayların kimler olabileceğini tartışmaya başlamıştık.

Metin Özek Hoca derslerde, onlarca kibrit kullanarak sürekli piposunu yakmaya uğraşıyor, sonra birden bize dönüp “Kim saydı kaç kibrit yaktığımı?” diye soruyordu. Çoğumuz saymış olmamıza rağmen “obssesif neurose” tanısıyla yukarıdaki odaya kilitlenme korkusuyla sesimizi çıkaramıyorduk.

Çapa’da Psikiyatri Kliniğin bir bölümü vardı. Sanıyorum adı “Meşguliyet Merkezi” gibi bir şeydi. Hastaların tüm işleri paylaşarak, ortak yaşadıkları, ev gibi döşenmiş bir yerdi. İlk gittiğimiz gün kapıda bir hoca karşıladı bizi. Sert, yüzümüze bakmadan konuşan, “Nasıl olsa sizin bilginiz yetmez benim anlattıklarımı anlamaya” havalarında bir hoca. Nihayet alıştığımız “hoca gibi bir hoca” diye düşündük içimizden. Neredeyse sevineceğiz. Netekim, bu klinikte de varmış bunlardan.

Bize bölümü gezdiriyor. Hastalar ve hastalıklar hakkında bilgi veriyor.Bolca Latince kelimeler kullanıyor. Biz ancak vizitin sonunda anlıyoruz ki, aslında hoca falan değildir.Bu işi kendine vazife edinmiş kıdemli hastalardan biridir. O kadar gerçek hoca gibi ki ama, hani bizim gerçek hocalarımızdan birinin yolu oraya düşse yanlışlıkla, yıllar sürebilir kurtulması diye düşünüyoruz.

Serviste onlarca hasta var. Ama bir aylık staj süresinin sonuna doğru, neredeyse hepsine ismiyle hitap edecek kadar yakınlaşmışız. Sürekli kapıya yakın oturan bir yaşlı kadın var. Biz girip çıkarken bir şeyler mırıldanıyor. Bir gün merakımdan ne dediğini anlamak için eğildim. “01 mi?"diye sorduğunu güçlükle duydum. Belli ki, Pentagon’dan yollanan şifreyi soran bir paranoid sizofren diye düşündüm. Kulağına eğilerek esrarengiz bir sesle “Hayır 03” dedim.

Ertesi sabah servise geldiğimde yine bir şeyler mırıldanıyordu. Eğildim “Afyon’dan mı geliyorsun?” dedi. Tüylerim diken diken oldu. Aslında yıllardır Afyona hiç gitmemiştim ama annem ve babam Afyonluydu ve bunu o kadının bilmesi mümkün değildi. Bütün gün nereden bilmiş olabileceğini düşündüm. Akşam çıkarken yine ”01 mi?" diye, ama daha yüksek sesle sordu. Cevap vermek zorunda hissettim kendimi. “Hayır 05” dedim. Durdu. “Amasya ha?” dedi. O zaman anladım Afyonun nereden çıktığını, tesadüfen söylediğim 03 le ,Afyon arasında bağlantı kurmuştu. Rahatladım.

(Belki de tesadüfen değildir 03 deyişim, ne dersiniz? Çocukluğuma dayanan bir sebebi de olabilir.)

Neyse… "Niye soruyorsun Adana’mı diye?" dedim kadına. Uzun ... karmaşık.... tekrarlarla dolu bir hikaye anlattı. Adana’da oğlu varmış. Aslında gelip annesini almak istiyormuş ama birileri oğluna ilaç içiriyormuş, oğlunu kendisinden soğutmak istiyorlarmış falan.. Benim oğlunu Adana’dan alıp getirmemi istiyor... Hayatımda Adana ya hiç gitmemişim, Adana ile ilgili bilgilerim Yaşar Kemal’in romanları ve Vahi Öz’ün filimleriyle sınırlı. 20 yıllık planımda da Adana’ya gitmek yok. Kadıncağızı da boşuna ümitlendirmemek için “Söyledim ya 05’e gidiyorum 01’e değil” dedim. Kızdı “Olsun! nasıl olsa bir gün gideceksin Adana’ya!” dedi. Güldüm çıktım klinikten...

Bir daha da hiç ilişkim olmadı psikiyatri ile.. çocuk cerrahisini seçtim ve uzman oldum.. sonra, bir gün, hiç beklenmedik bir kararla Çukurova Tıp Fakültesine gelmeye karar verdim.

Adana'ya ilk adım atışım, sarı sıcak bir Haziran günündeydi, sonradan aşina olacağım, hani neredeyse uzun süre ayrı kaldığımda özleyeceğim bu nemli sıcak, o gün uçağın kapısı açılıp ta yüzüme ilk vurduğunda, yepyeni ve bilinmezlerle dolu bir hayata başlıyor olmanın heyecanını, dizlerimi titreten bir korkuya dönüştürmüştü...

Ama asıl korku beni terminalin dışında bekliyordu.. "Ben nereye geldim böyle!!" diye endişeyle etrafıma bakarken gözüm karşıdaki arabanın plakasına takıldı... 01.

40 derece sıcakta ,buz gibi oldum... 7 yıl önce psikiyatri kliniğindeki ses yankılandı beynimde “Nasıl olsa gideceksin bir gün Adana’ya!”

Bugün olsa aynı şey, ilk uçakla kaçardım Istanbul'a diye düşünüyorum.. ama o gün onu bile yapabilecek cesaretim kalmamıştı..

Değerli Meslektaşlarım,

Lütfen olaya böyle; mistik, kaderci, metafizik bir hava vermeye çalıştığımı düşünmeyin.

Kesinlikle niyetim bu değil.. Ben bir çocuk cerrahıyım, bizim hastalarımızda en fazla, ileum perforasyonu düşünürüz, kolon perforasyonu çıkar. Çok heyecanlı değildir yani.

Böyle, renkli hastalarlarla uğraştığınız için sizi kıskandığımı söylemeye çalışıyorum.

Ve bu fırsatı kullanarak bize psikiyatriyi sevdiren hocalarımıza teşekkür ediyorum.

01'e hoş geldiniz... iyi kongreler….